Saate
baktı, 01:55. Masalardan örtüler toplanmış, sandalyeler ters çevrilmişti. Şef
garson olarak çalışmaya başlayalı beri çok kısa bir süre geçmişti. Üstelik iyi
bir transfer ücreti de almıştı. Şehrin önemli isimleri sırf onun için buraya
gelir olmuşlardı. Lokanta sahibi de bu durumdan pek hoşnuttu.
Eve
geldiğinde salonun ışığı yanıyordu. Karısı çocukları uyutup kendisini
bekliyordu herhalde. Sürpriz yapmak için zili çalmak yerine kapıyı anahtarı ile
açtı, ayakkabılarını çıkartıp dolaptan terliklerini aldı. Karısı üstüne sinen
balık kokusundan nefret ederdi. Önce banyo yapıp bu kokudan kurtulmak
istiyordu. Yoksa karısı bu gece de onu tersleyecekti. Kapının arasından salona
baktı.
Evlendiklerinde
o otuzuna yeni girmişti, Aysel ise henüz onaltısındaydı. İki yıl sonra, balık
kokusunun sindiğini bahane ederek beline kadar uzun kahve rengi saçlarını
kestirmisti.
Cumartesi
geceleri lokanta her zaman daha kalabalık olurdu. Masaları dolaşıp müşterilerle
sohbet etmeyi severdi Hasan. Ama bu akşam kupa maçı nedeniyle normalden daha
erken kapatmak durumunda kalmışlardı.
Banyoya
geçti. Karısı geldiğini fark etmemişti. Onu bu kadar erken beklemiyordu. Sabun
kokusu balık kokusunu biraz olsun atmıştı üzerinden. Salona girmeden tekrar
kapı aralığından baktı. Karısı bilgisayarın başında bir şeyler yazıyordu.
Geçen
sene büyük oğlanın 14. yaş gününde aldıkları bilgisayarı kullanmayı çok çabuk
öğrenmişti. Asıl sorun bilgisayarın başında çok fazla zaman geçiriyor
olmasıydı.
Kapı
açılırken hafifçe gıcırdadı. Aysel kocasını karşısında iç çamaşırıyla görünce
biran kıpırdamadan durdu. Sonra bilgisayarın kapağını aceleyle kapattı.
Şaşkın bir ifadeyle neden erken geldiğini sordu. Sanki bu beklenmedik durumdan
rahatsız olmuş gibiydi.
Hadi gel
dedi Hasan artık yatalım, geç oldu.
Sabah
Aysel uyanmadan salona gidip bilgisayarın kapağını açtı, parmağının ucuyla bir
tuşa dokundu. Ekranda bir yazı belirdi. “ Mesajınız var. Okumak için bir tuşa
basınız”, bir tuşa bastı. Gelen mesajı sonuna kadar okudu. Diğerlerini de.
Onlarcası vardı bu mesajlardan.Başı dönmeye başladı, dizleri titriyordu.
Daire
kapısının yavasça kapandığını duydu, hızıca hole geçti, karısının terlikleri duruyordu. Kapıyı açtı, Aysel çoktan apartmandan çıkmıştı. Kapıyı kapatıp tekrar bilgisayarin başına geçti, ütün mesajları okudu, bazılarını birkaç kez. Bunca yıl sonra bile hala çok sevdiği karısı bir sürü adamla yazışıyordu hem de nasıl, bazılarını okurken onun bile yüzü
kızarıyordu. Telefon sesiyle kendine geldi. Aysel onu terk ettiğini söylüyor,
Çocukları babasının evine getirmesini istiyordu. Doğru düzgün konuşamadı ama
Çocuklarını vermeyecekti.
Hakim,
Aysel’in bütün çabalarına rağmen çocukları babaya verdi. Çocuklar sadece ayda
iki defa annelerini görebileceklerdi, bu bile Hasan’i kızdırıyordu.
Mahkemeden üç hafta sonraki Pazar Aysel çocukları almaya gelmişti,
yanında kısa boylu bir adam vardı. Hasan’ı iterek içeri girdi Aysel, Hasan
mutfaktan ekmek bıçağını aldı, hızla Aysel’in sırtının ortasına sapladı. Kendine
geldiginde hol kan gölüne dönmüştü. Bir polis bileklerine kelepçe takmaya
çalışıyordu. Büyük oğlu da annesinin yanında yerde yatıyordu. Hasan o zaman
farketti ki ikinci bıçak darbesi annesini korumak isteyen oğluna gelmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder